SpongeBob SquarePants serisinin şaşırtıcı uzun ömürlülüğünün nedenlerinden biri, ana karakterinin tam anlamıyla süngerimsi yapısında yatıyor. Bikini Bottom’da yaşayan diğer pek çok karakterle birlikte SpongeBob (Tom Kenny), sonsuz kez esnetiliyor, şekillendiriliyor, parçalanıyor, dilimleniyor, doğranıyor ve patlatılıyor; denizin Gumby’si olarak, şekil alabilirliği Buster Keaton’u andıran bir komedi çılgınlığı için sonuna kadar kullanılıyor.
SüngerBob Filmi: SquarePants’i Arayış, 2004’teki ilk sinema uyarlamasından bu yana yapılan en saçma ve en komik SpongeBob filmi. SpongeBob ve Patrick (Bill Fagerbakke) eziliyor, şekil alıyor, karıştırılıyor, sıkıştırılıyor, tüplerden geçiriliyor ve yeraltı dünyasına çekiliyor. Senaryosu Matt Lieberman ve Pam Brady tarafından yazılan (Brady’nin geçmiş işleri arasında Hot Rod, South Park ve Team America bulunuyor) film, SpongeBob’un bu şekil alabilirliğini anlatının temel omurgası hâline getiriyor.
SquarePants’i Arayış, SpongeBob’un 20 yılı aşkın süredir en komik macerası.
Film açıldığında SpongeBob, yarım midye kadar uzayıp 36 midye boyuna ulaştığını öğrenince büyük sevinç yaşıyor. Bu gelişme, Bikini Bottom’un favori aşçı süngeri için dev bir haber; çünkü SpongeBob, Captain Booty Beard’in Eğlence Parkı’ndaki Shipwreck hız trenine binebilmek için “Büyük Adam” olarak görülmeye can atıyor. Boyundaki uzama o kadar belirgin ki Patrick, en iyi arkadaşını ilk başta büyükannesi sanıyor; Sandy (Carolyn Lawrence) ise yeni ayakkabılar aldığını düşünüyor.
Ancak eğlence parkına vardıklarında, SpongeBob tehlikeli virajları, dönüşleri ve düşüşleri görünce hemen ayakları geri geri gidiyor. Panikle bir yalan uyduruyor: Mr. Krabs’a (Clancy Brown) onunla birlikte bineceğine söz verdiğini söylüyor. Böylece ikili Krusty Krab’e gidiyor ve bu da koyu bir kapitalist olan Mr. Krabs’ın, sözde korsan kaptanlığı günlerini anlatmasına yol açıyor. Evet, Mr. Krabs sertifikalı bir korsan. Gerçekten! Dayanıklı bağırsaklarından, karizmasından, cesaretinden ve “Büyük Adam” sayılmak için gereken daha nice özelliğinden övgüyle bahseden bir sertifikası bile var.
SpongeBob da “Büyük Adam” olarak görülmek istiyor ve restoranın bodrumunda yaşanan bir dizi talihli tesadüfün ardından Patrick’le birlikte Mr. Krabs’ın korsan hazineleri deposunu buluyorlar. Derken ortaya bir üfleme borusu çıkıyor; SpongeBob’un üflemesi hâlinde “Büyük Adam” olmasına yardım edeceği söyleniyor. Üflediği anda neon yeşili ve mavi bir girdap beliriyor ve çamurlu derinliklerden Uçan Hollandalı (Star Wars’tan Mark Hamill) çıkıyor. Amacı ne mi? Kendi lanetini bozmak için ruhunu çalabileceği masum, iyi kalpli bir saf bulmak. Bay SquarePants bunun için biçilmiş kaftan.
SpongeBob, safça Hollandalı’nın mürettebatına katılmayı kabul ediyor; kısa süre sonra Mr. Krabs, SpongeBob’un evcil salyangozu Gary ve reddederse sivilce çıkaran bir aşçı işiyle tehdit edilerek şantaja uğrayan Squidward (Rodger Bumpass) da onlara katılıyor. Yönetmen Derek Drymon (Hotel Transylvania: Transformania), filmi nefes kesen bir hızda ilerletiyor; sözlü ve görsel şakalar inanılmaz bir tempoyla arka arkaya geliyor. Özellikle çok iyi işleyen bir şaka, İngilizcedeki “korkudan tuğla sıçmak” deyimiyle oynuyor: Her karakter korkudan o kadar sıkıyor ki pantolonlarından gerçek bir tuğla düşüyor.
“Şanslı tuğlanı düşürdün, Patrick.”
“Benim şanslı bir tuğlam yok.”
SpongeBob’un bu, altıncı sinema macerasındaki tüm motivasyonunun bir hız trenine binmek olması, karakteri bu kadar keyifli kılan yüksek risk–düşük risk dengesini mükemmel şekilde özetliyor. Üstelik bu hamur gibi beden muamelesi sadece SpongeBob’a özgü değil; yeraltı dünyasında Hollandalı ve yardımcısı Barb, SpongeBob ve Patrick’in aptallığının ulaştığı seviyeye inanamayınca yüzleri şoktan eriyor. Öte yandan peşlerindeki kılıçlı iskelet ordusu, kemikleri sarsan bir kahkahayla yerlere yıkılıyor—şimdi kim gülüyor dersiniz?

Animasyon da benzer şekilde görsel bir şölen sunuyor; özellikle yeraltı dünyasında göz kamaştırıcı yaratıklar hiç eksik olmuyor. Dev mürekkep balıkları, keskin dişli sirenler ve Sauron’u andıran halat canavarları, SpongeBob ve ekibinin aşmak zorunda kaldığı tuhaf yaratıklardan sadece birkaçı. Özellikle Challenge Cove adlı, video oyunu havasındaki kaleye tırmanırlarken bu gariplikler iyice artıyor.
Elbette film, insanın kendini hem güçlü hem de zayıf yönleriyle kabul etmesi (ve doğru koşullarda bu zayıflıkların aslında birer güce dönüşebileceği) üzerine bazı mesajlar veriyor. Ama açıkçası SquarePants’i Arayış, esasen bol miktarda popo şakasıyla süslenmiş, gürültülü ve çok eğlenceli bir macera. SpongeBob’un gözünü giderek artan bir çaresizlikle kırpmasından bile mizah çıkarabilen bir filmde, mesajların ne kadar karmaşık olmasına gerek var ki? Hepimizin sağlam bir kahkahaya ihtiyacı var ve Drymon ile ekibi bunu fazlasıyla sunuyor.
SüngerBob Filmi: SquarePants’i Arayış, 2025 AFI Film Festivali’nde gösterildi.